HİLÂFET VE MUKADDES EMÂNETLER
Mısır, Yavuz Sultan Selim Hân tarafından fethedildiği tarihte Hicaz, Katâde sülâlesi tarafından idare edilmekteydi. Osmanlılar Hicaz idarecilerine "Mekke Şerifi"derlerdi. Devrin Mekke Şerifi Berekât, Mısır Sultanlığı'na bağlı bulunuyordu. Mısır'ın S. Selim Hân tarafından fethedilmesi üzerine, oğlunu Yauz Selim Hân'a gönderdi. Berekât'ın oğlu beraberinde Mekke ve Medîne'nin anahtarlarıyla "Mukaddes Emânetleri" de getirdi. Yauvz Selim Hân, Mekke Şerifi'nin oğlunu merâsimle karşılamış, hürmet göstermiş ve babasını eski vazifesinde bıraktığını bildirmişti. Sonra Mısır'dan Suriye'ye doğru hareket etti. Şam'a geldi, o zamana kadar harap durumda bulunan, Şeyh-i Ekber Muhyiddîn Arabî (k.s.)hazretlerinin türbesiyle câmiini tâmir ettirdi. Daha sonra da İstanbul'a döndü.
Yavuz SultanSelim Hân, Ayasofya Câmii'nde yapılan bir merâsimle son Abbasî halîfesi III. Mütevekkil'den "halîfe" ünvanını devraldı. Böylece Müslümanlar'ın dinî ve siyasî emîri oldu. Rivâyete göre, III. Mütevekkil kürsîye çıkıp halîfeliği Osmanlı Padişahı Sultan Selim Hân'a devrettiğini açıkladı. Sırtındaki cübbeyi Yavuz'a elleriye giydirdi. Halîfelik nişanlarından sayılan kılıcı elleriyle Yavuz'un beline bağladı. İşte Yavuz o andan itibaren Müslümanlar'ın dinî ve dünyevî emîrî hâline geldi. Artık yalnız padişah olarak değil, "halîfe" olarak da anılacaktı. Ve kendinden sonra gelen bütün Osmanlı padişahları, padişahlığın yanısıra "halîfe" ünvanını da taşıyacaklardı.
Cumhuriyet'in ilânından sonra, 3 Nisan 1924 tarihinde müze hâline getirilen Topkapı Sarayı'nda, "Hırka-i Saâdet" dairesinde korunan ve "Emânât-ı Mukaddese:Kudsî Emânetler"adı verilen bu eşyalar, uzun bir süre ambarda saklandı. Tekrar ziyarete açılmak için 31 Ağustos 1962 tarihine kadar beklemek zorunda kaldı. Topkapı Sarayı Müzesi'nde hâlen bulunan ve teşhir edilen emânetlerden bâzıları şöyle:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ok ve yayı, Câfer-i Tayyar'ın kılıcı, Hâlid ibn-i Zeyd'in kılıcı, Muaz ibn-i Cebel'in kılıcı, Hırka-i Saâdet yani Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hırkası, Uhud'da kırılan dişi ve ayak nişânesini belirten bir taş. (Devamı yarın) Emânetler içinde sergilenenler ve efkâr-ı umûmiye tarafından bilinen hâricinde Hz. Yûsuf (a.s.)'un muştu gömleği, Hz. Nûh (a.s.)'un tenceresi, Hz. Dâvud (a.s.)'un kılıcı, Hz. İbrâhim (a.s.)'in cömertliğine şâhit olan yemek kazanı, Hz. Şuayb (a.s.)'ın asası, Hz. Zekeriyya (a.s.)'ın çürümemiş kolu gibi öylesine paha biçilmez emânetler var ki, yetkililerin bunları neden sergilemediklerini anlamak mümkün değildir. Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in iki na'lini ve bir seccâdesi, Hz. Ebû Bekir(r.a.)'ın seccâdesi, İmam Hüseyin (r.a.)'in kanlı gömleği, Hz. Hatice (r.anhâ)'nin gömleği, Hz. Veysel Karânî (k.s.)'nin tâcı efkârı umûmiyece bilinmeyen ve teşhir olunmayan emânetlerden bir kaçıdır.
Fazilet Takvimi
Yavuz SultanSelim Hân, Ayasofya Câmii'nde yapılan bir merâsimle son Abbasî halîfesi III. Mütevekkil'den "halîfe" ünvanını devraldı. Böylece Müslümanlar'ın dinî ve siyasî emîri oldu. Rivâyete göre, III. Mütevekkil kürsîye çıkıp halîfeliği Osmanlı Padişahı Sultan Selim Hân'a devrettiğini açıkladı. Sırtındaki cübbeyi Yavuz'a elleriye giydirdi. Halîfelik nişanlarından sayılan kılıcı elleriyle Yavuz'un beline bağladı. İşte Yavuz o andan itibaren Müslümanlar'ın dinî ve dünyevî emîrî hâline geldi. Artık yalnız padişah olarak değil, "halîfe" olarak da anılacaktı. Ve kendinden sonra gelen bütün Osmanlı padişahları, padişahlığın yanısıra "halîfe" ünvanını da taşıyacaklardı.
Cumhuriyet'in ilânından sonra, 3 Nisan 1924 tarihinde müze hâline getirilen Topkapı Sarayı'nda, "Hırka-i Saâdet" dairesinde korunan ve "Emânât-ı Mukaddese:Kudsî Emânetler"adı verilen bu eşyalar, uzun bir süre ambarda saklandı. Tekrar ziyarete açılmak için 31 Ağustos 1962 tarihine kadar beklemek zorunda kaldı. Topkapı Sarayı Müzesi'nde hâlen bulunan ve teşhir edilen emânetlerden bâzıları şöyle:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ok ve yayı, Câfer-i Tayyar'ın kılıcı, Hâlid ibn-i Zeyd'in kılıcı, Muaz ibn-i Cebel'in kılıcı, Hırka-i Saâdet yani Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hırkası, Uhud'da kırılan dişi ve ayak nişânesini belirten bir taş. (Devamı yarın) Emânetler içinde sergilenenler ve efkâr-ı umûmiye tarafından bilinen hâricinde Hz. Yûsuf (a.s.)'un muştu gömleği, Hz. Nûh (a.s.)'un tenceresi, Hz. Dâvud (a.s.)'un kılıcı, Hz. İbrâhim (a.s.)'in cömertliğine şâhit olan yemek kazanı, Hz. Şuayb (a.s.)'ın asası, Hz. Zekeriyya (a.s.)'ın çürümemiş kolu gibi öylesine paha biçilmez emânetler var ki, yetkililerin bunları neden sergilemediklerini anlamak mümkün değildir. Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in iki na'lini ve bir seccâdesi, Hz. Ebû Bekir(r.a.)'ın seccâdesi, İmam Hüseyin (r.a.)'in kanlı gömleği, Hz. Hatice (r.anhâ)'nin gömleği, Hz. Veysel Karânî (k.s.)'nin tâcı efkârı umûmiyece bilinmeyen ve teşhir olunmayan emânetlerden bir kaçıdır.
Fazilet Takvimi
Konular
- Yozgat Etnoğrafya Müzesi (Nizamoğlu Konağı)
- Yozgat Arkeoloji Müzesi (Karslıoğlu Konağı)
- Zonguldak Müzesi
- Karadeniz Ereğli Müzesi
- Dünyadaki Başlıca Müzeler
- New York Amerika Doğa Tarihi Müzesi
- Guggenheim Müzesi
- Viyana Sanat Tarihi Müzesi ve Museumsquartier
- Güzel Sanatlar Kraliyet Müzesi
- Rio de Janerio Ulusal Müze
- Paris Cluny Müzesi
- Fransa Orsay Müzesi
- Fransa Louvre Müzesi
- Pompidou Sanat ve Kültür Merkezi
- Amsterdam Rijksmuseum
- Vincent van Gogh Müzesi
- Hollanda Tropenmuseum Kraliyet Tropikal Enstitüsü
- Kraliyet Resim Galerisi, Mauritshuis
- Londra British Museum
- Tate Galerisi
- Victoria ve Albert Müzesi
- Prado Müzesi
- Stockholm Doğa Tarihi Müzesi
- Vatikan Müzesi
- Floransa Ulusal Müze
- Tokyo Ulusal Müze
- Meksiko Ulusal Antropoloji Müzesi
- Kahire Mısır Müzesi
- Tretyakov Galerisi
- Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi