Edirne, Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi- Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi

Müze Edirne Merkez Yeniimaret Mahallesindedir. Şehir Merkezine 3 km. tarihi Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı Sarayiçi, Osmanlı Saray kalıntıları ve Balkan Şehitleri Anıtı'na 1 km uzaklığındadır.
Kısa tarihçe
Osmanlı İmparatorluğu'nun 2. Başkenti durumundaki Edirne'yi bir darruşifaya kavuşturmak amacıyla temeli 1484 yılında atılan ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilerek 1488 yılında hizmete açılan bu külliyenin kurucusu Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve II. Bayezid'tir.
Külliyedeki diğer üniteler hastane hizmetini doğrudan veya dolaylı olarak tamamlayan sosyal, kültürel ve dini nitelikteki yapılardır. Tüm birimlerin aynı amaca yönelik hizmetleri döneminin sağlık ve sosyal yardım anlayışını yansıtmaktadır.
Bu geniş yapıların 4 yıl gibi çok kısa bir sürede bitirilmesi ise imparatorluğun teknik ve ekonomik gücünün bir göstergesidir. Sitenin mimarının Hayrettin olduğuna dair yaygın bir görüş vardır. Ancak bu görüş bugün kesin tarihi belgelerle güçlendirilmemiştir. Bazı araştırmacılar site mimarının Yakup Şah Bin Sultan Şah olduğunu ileri sürüyorlar.

Bölümler
Külliyenin önemli bir bölümünü oluşturan Tıp Medresesi, medrese ve şifahane bölümlerinden oluşmaktadır. Medrese öğrencilerin eğitim gördükleri yerdir. Burada 18 öğrenci odası, bir dershane ve bunların açıldığı bir orta avlu vardır. Şifahane bölümüne iki avludan geçilerek girilir. 12 odanın bulunduğu birincisi geniş avluda poliklinik hizmet ve yönetici odaları vardı. 4 odanın bulunduğu ikinci avlu eczane ve ilaç depolarıydı. Şifahanenin ana mekanı ise hastanesinin yataklı bölümüdür. Bu bölüm 6 kışlık ve yazlık yatak odası ile 1 musiki sahnesinden oluşmaktadır.

Musikiyle Tedavi

Bu bölümün akustiği oldukça hassastır. 10 kişiden oluşan musiki topluluğunun haftada 3 gün verdiği musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatlıkla dinlenebilir.
Musikiyle hasta tedavisi bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide musikinin yanı sıra su sesi ve güzel kokudan da yararlanılmaktaydı. Şadırvandan fışkıran suların çıkardığı ses, tedavinin önemli bir kısmını oluşturmakta hastayı huzura kavuşturmaktaydı. Bu şifahanede tedavi parasızdı ve haftada 2 gün şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılırdı.
Bir merkez etrafında toplanmış bulunan hasta odaları az personeline hizmet verilmesini sağlardı. Personel tüm odaları kolayca gözleyebilir. Gerektiğinde acil olarak hastaların yardımına koşardı.

Makamların Tedaviye Etkisi

Rast: Havale ve felce, Irak: Sinirli kişilere, İsfahan: Zihin ve zekaya, Zirefkent: Sırt ve eklem ağrılarına, Rehavi: Baş ağrısına, Büzürk: Ateşli hastalıklara, Neva: Kadın hastalıklarına, Zengule: Kalp hastalıklarınına, Hicaz: İdrar zorluğuna ve cinselliğe, Buselik: Kulunç ve bele, Uşak: Kalp, karaciğer, sıtma ve mideye faydalıdır. Tedavide müziğin ve güzel kokuların yanı sıra su sesinden de yararlanılırdı. Şifahanenin ortasında bulunan şadırvandan akan suyun çıkardığı ses hastaları rahatlatmaya yönelikti.

1652 yılında Edirne’ye gelen Evliya Çelebi, “Orada bir darüşşifa vardır ki, dil ile tarif edilmez ve kalem ile yazılmaz” diye bahseder. Evliya Çelebi anlatıyor: ”Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur”, “Bazı odalarda ilkbaharda delilik mevsiminde Edirne'nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı aşıklar çoğalıp, hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar... Kimisi havuz ve şadrıvanlara bakıp kalender hülyası kabilinden sözler eder, nicesi dahi o kemerli kubbenin etrafında olan gülistan ve bağ ve bostan içindeki binlerce kuşların cıvıltılarını dinleyip, delilerin perdesiz ve ölçüsüz sesleriyle feryada başlarlar.”

Evliya Çelebi, hastanenin musiki ile tedavi konusunu da şu şekilde anlatmıştır; “Merhum ve Mağfur Bayezid Veli Hazretleri Vakfiyesinde, hastalara deva, dertlere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve defi seva olmak üzere 10 adet hanende ve sazende gulan tayin etmiş ki, üçü hanende, biri neyzen, biri kemancı, biri musikaarcı, biri santurcu, biri çengi, biri çeng santurcu, biri udcu olup, haftada 3 kez gelerek hastalara ve delilere musiki fasıl ederler. Allah’ın emriyle, nicesi saz sesinden hoşlanır ve rahat ederler.” İnsanı huzura kavuşturmaya yönelik bu yöntemlerle hem normal hastalar hem de psikiyatri hastalarına yaklaşık 400 yıl boyunca şifa dağıtılmıştır.

Hastanenin Kuruluş Yıllarındaki Kadrosu
Hastane kadrosunda 1 baştabip, 2 tabip, 2 göz mütehassısı, 2 operatör, 1 eczacı vardı. Diğer personelle birlikte personel sayısı toplam 32'ye ulaşıyordu.
Geçen zaman içinde, Darrüşşifa'daki hizmet şekli değişikliğe uğramıştır. Kuruluşunda çok yönlü bir hastane iken bir süre sonra sadece akıl ve ruh hastalarının tedavi edildiği bir ünite halini almış daha sonrada bu tür hastaların tercih edildiği bakımsız bir kurum haline gelmiştir.

Külliye'nin Trakya Üniversitesi'ne Devri
Külliye'nin camii hariç diğer bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında Trakya Üniversitesi'ne devredilmiştir. Bir süre Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu'nun Restorasyon ve Duvar Süsleme Bölümleri burada eğitim öğretimini sürdürmüştür.

Sağlık Müzesi
Darrüşşifa'nın Trakya Üniversitesi bünyesinde Sağlık Müzesine dönüştürülmesi çalışmalarına ise 1993 yılında başlanmıştır. Rektör Prof. Dr. Osman İnci'nin büyük çabaları ve uzun süren çalışmalar sonucunda Kültür Bakanlığı'nın 11.04.1997 tarihli onayı ile müze olması resmileşmiştir. Ruh Hastalarını Readapüsyon Derneği'nin katkılarıyla 30 Haziran 2000 tarihinde de Şifahane kısmı Psikiyatri Tarihi Bölümü olarak düzenlenmiştir. Tasarım Sanat Yönetmenliğini Türkan Kafadar'ın yaptığı çalışmalarla burası tarihine uygun bir şekilde mankenlerle canlandırılmıştır. Dönemin bütün özelliklerini yansıtan kostüm ve aksesuarla donatılan bu bölüm büyük ilgi çekmektedir.

Müzedeki Diğer Odalar
Müzenin birinci avlusundaki odalarda Sultan 2. Bayezid Darrüşşifası, Eczacılık ve Şifalı Bitkiler, Darrüşşifalarımız, Bulaşıcı Hastalıklar, 15. yy. da Osmanlılarda Cerrahi ve Hekimliğin Gelişim Tarihi tablolarla anlatılmaktadır. Yine bu avlunun bir odasında Şurup Odası düzenlenmiştir. Burada yakın tarihin mutfak malzemeleri sergilenmektedir. Odalardan birinde Edirne Valiliğinin katkılarıyla oluşturulan Mimar Sinan Eserleri Sürekli Fotoğraf Sergisi bulunmaktadır. Eserler Sadi Bayram tarafından fotoğraflanmıştır. İkinci avludaki iki oda ise araştırmaları ve kitaplarıyla Edirne'nin Kültür-Sanat ve Tıp Tarihi'ne büyük katkıları olan Tosyavizade Dr. Rıfat Osman Bey ile Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver anısına düzenlenmiştir.
T.Ü. Sultan II.Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Avrupa Konseyi tarafından 2004 yılı Avrupa Müze Ödülü’ne layık görülmüştür.


Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi

Külliye’nin Medrese bölümü ise 23 Eylül 2002 tarihinde Çağdaş Resim ve Heykel Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Bu müzede ülkemiz çağdaş ressam ve heykeltıraşlarının eserleri sergilenmektedir.
Bu müzenin 15 ayrı odasında yaklaşık 150 eser sergilenmekte ve zaman zaman burası önemli sergilere de ev sahipliği yapmaktadır. Ulusal ve uluslararası alanda her geçen gün biraz daha tanınan Sağlık ve Resim Heykel Müzesi’nin ziyaretçi sayısı da buna paralel olarak artmaktadır.

Kurulduğu 1997 yılında 2800 kişinin gezdiği bu mekânları 2005 yılında 5 Bini yabancı turist 111 Bin kişi gezmiştir.

Nasıl Gidilir?

Trakya Üniversitesi Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi'ne ulaşım son derece kolaydır. Şehir dışından gelenler için Ankara, İzmir, İstanbul ve diğer bazı büyük şehirlerden Edirne'ye düzenli otobüs seferleri bulunmaktadır. İstanbul'dan otobanla bu süre 2 saat kadardır. Müze şehir merkezine oldukça yakın olduğu için yürünerek gidilebildiği gibi müzenin bulunduğu Yeniimaret semtine minübüsler de çalışmaktadır. Yürüyüş için Vilayet konağının solundan inen yol tercih edilebilir. Minibüs durağı ise Ziraat Bankası ile Merkez Bankası arasındadır.