Şerifler Yalısı
Emirgan’da sahil yolu üzerinde bulunan Şerifler Yalısı, Boğaziçi’nde 18. yüzyılda gelişen sivil mimarlığın temsilcisi olarak bugün hâlâ ayakta kalmış ender yalılardan biridir. Aynı zamanda Rumeli yakasının en eski ve iç süslemeleri bakımından en dikkate değer yalısı olarak da bilinir. 1782 yılında yapıldığı tahmin edilen yapıdan bugüne yalnızca selâmlık divanhane kalmıştır. Osmanlı Barok döneminin özelliklerini yansıtan ahşap yapı, 1850-1860 arasında tamamen değişikliğe uğramıştır. Bugünkü selâmlığa 1900’lü yıllarda bir asma galeri ile bağlanmış bulunan 900 metrekare genişliğindeki 3 katlı büyük harem dairesi de 1940’larda sahil yolunun genişletilmesi sırasında yıkılmıştır. 1970’li yıllarda o zamanki mülk sahibi tarafından Kültür Bakanlığı’na devredilen yapı titiz ve kapsamlı bir restorasyon sürecinden sonra bugünkü halini almıştır.
2000 yılında kurulan ve ilk yıllarında birlik başkanının görev yaptığı ilden yönetilen Tarihi Kentler Birliği, 4 Eylül 2005 tarihinde birlik merkezini İstanbul’a taşıma kararı almıştı. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Bakanı’nın vermiş olduğu sözden hareketle başlatılan Şerifler Yalısı’nın birliğe tahsisi için Bakanlık nezdindeki girişimler sonucunda, yalı 2007 yılında kira karşılığında ÇEKÜL Vakfı ile birlikte kullanılmak üzere resmen Tarihi Kentler Birliği’ne devredildi. Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı 2007 yılından bu yana, yalının titizlikle korunması görevini de üstlenerek, selâmlığın arkasındaki Bendegân binasında hizmet vermektedir.
Tarihçe
Bizanslılar döneminde geniş ve sık servi ormanlarıyla kaplı olduğu için “servili orman” anlamında Kyparades adıyla bilinen bugünkü Emirgan semti, 16. yüzyılda Sadrazam Sokullu Mehmet Paşanın nişancılarından Feridun Beye verilmiştir. Feridun Bey Bahçesi daha sonra, IV. Murat’ın 1635 Revan seferi sırasında Revan Kalesini çarpışmadan Osmanlılara teslim eden ve sultan tarafından vezirlikle ödüllendirilerek İstanbul’a getirilen kale muhafızı Emirgüneoğlu Tahmasb Kulu Han’a bağışlanmıştır. Emirgüneoğlu’na atfen Emirgan adını alan bölgede divanhane olarak kullanılmak üzere inşa edilen sahilhane, sonraki dönemde devlet erkânının kullanımına verilmiştir. 1778 yılında I. Abdülhamit’in emri üzerine Emirgan mahallesi iskâna açılmış, Sultan tarafından yaptırılan cami, hamam, çeşme, muvakkithane ve dükkânların ardından ilk yalılar inşa edilmeye başlanmıştır.
Bugün Şerifler Yalısı olarak bildiğimiz yapının ilk temeli de o dönemde atıldı. Bostancıbaşı Defterleri’ne göre Hazine-i Hümayun Başyazıcısı Fevzi Beyzade Mehmet Bey’e ait olduğu anlaşılan yalının, 1782-1785 yılları dolaylarında inşa edilmiş olacağı tahmin ediliyor. 1850-60 senelerinde tamamen değiştirilen veya yeniden inşa edilen bina, 19. yüzyılda bir dönem Osmanlı Meclisi’nde Hicaz temsilcisi olan Mekke Şerifi Abdiilah Paşa (1845-1908) tarafından satın alındı ve “Şerifler Yalısı” olarak tanındı. Paşanın ölümünden sonra önce bir işadamına satılan yapı, 1971 yılında da T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından satın alınarak Türk İslam Eserleri Müzesi’ne bağlandı. 1980’lere kadar onarıldı ve müze haline getirildi. 2001 yılında yalıdaki eserler güvenlik gerekçesiyle Topkapı Sarayı ve Türk-İslam Eserleri Müzesi’ne taşındı. 2007 yılından itibaren de yalının arkasındaki yapı Tarihi Kentler Birliği’nin merkezi olarak kullanılmaya başladı.
Yapının özellikleri
1940’larda harem dairesinin yıkılmasının ardından Şerifler Yalısı’ndan artakalan selâmlık, 20. yüzyıl başında Mekke Şerifi Abdiilah Paşa tarafından batı yönüne eklenmiş olan İftariye Salonu ile birlikte 350 metrekarelik bir alan üzerinde yer almaktadır. Ayrıca arka bahçesinde, yine Paşa tarafından hizmetkârların kullanımı için eklenen ve 1972 restorasyonunda yeniden düzenlenmiş olan Bendegân binası bulunmaktadır. Köşkün bulunduğu bahçenin zemini rıhtımdan 3 metre kadar yüksektedir. Ortadaki cumba, eskiden ahşap furuşlar üzerinde doğrudan sahile oturan kaide duvarından denize taşmaktaydı. Sahil yolu önünden geçirilmeden önce, alt tarafı kayıkhane, üstü ise tek katlı yapıydı.
Divanhane, ekseni üzerinde bulunan mermer döşeli fıskiyeli orta salonu ve üç şahnişini ile tipik bir yapıya sahiptir. Üç yönden manzaraya açılan köşk bu niteliğiyle Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ve Tersane Bahçesindeki Aynalıkavak Sarayı’nın Hasbahçe Kasrı’nda görülen plan özellikleri taşır. Köşkün arka tarafına uzun bir sofa boyunca sonradan yapılan ekler bu bölümün karakterini bozmuştur.
Selâmlık dairesine mermer döşeli ve bol ışıklı bir koridorla girilir. Koridorun sağında, harem dairesine geçen ve ahşap direkler üzerine kurulmuş üstü örtülü asma bir köprü-koridor bulunmaktaydı. Giriş sofasının sol tarafında mermer bir çeşme, yanında ayakyolu ve küçük bir servis odası, sağında da yemek odası vardır. Sofa, denize bakan büyük bir fıskiyeli salona açılmaktadır. Bu fıskiyeli salon, mermer döşeli bir orta mekân etrafında üç geniş şahnişinden oluşmuştur. Orta mekânda yekpare mermerden bir fıskiye bulunmaktadır. Fıskiyenin üstüne rastlayan tavan tezyinatının ortasından, bugün yerinde bulunmayan, renkli camlardan yapılmış sarmaşık ve güllerden Venedik işi bir çiçekli avize sarkmakta idi. Yan bahçede, yemek odasıyla fıskiyeli salonun sağa düşen şahnişini arasında da, pencerelerle bir hizada bir mermer havuz vardır.
Fıskiyeli salonun soluna düşen bir kapıdan ocaklı oda ya da başodaya geçilir. Tavan ve duvarlardaki oyma tahta tezyinatı dikkat çekicidir ve 18. yüzyıl ortalarına doğru gelişen Osmanlı-Barok üslubunun en güzel örneklerindendir. Kapının iç tarafı nakışlı bir yüklük kapağı şeklinde yapılmış olup kapandığında kapı kaybolur, ortada bir şömine ile iki yanında nakışlı iki yüklük bulunan yekpare bir duvar ortaya çıkar.
Yalının önünden geçirilen yol nedeniyle denizle bağlantısı kesilen ve uzun bir tonozla örtülü olan kayıkhane ise, tuğla işçiliği ile geçmişteki işlevini tümüyle yansıtır niteliktedir.
1972 yılında yeniden elden geçirilmiş olan arka bahçedeki Bendegân binasına, iki taraflı basamaklarla girilir. Ortasında fıskiyeli küçük bir havuz bulunan mermer döşeli giriş sofasının iki yanında ikişer oda, üst katta yine geniş bir sofa üzerinde dört oda, yukarıda da bir çatı katı bulunmaktadır.
2000 yılında kurulan ve ilk yıllarında birlik başkanının görev yaptığı ilden yönetilen Tarihi Kentler Birliği, 4 Eylül 2005 tarihinde birlik merkezini İstanbul’a taşıma kararı almıştı. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Bakanı’nın vermiş olduğu sözden hareketle başlatılan Şerifler Yalısı’nın birliğe tahsisi için Bakanlık nezdindeki girişimler sonucunda, yalı 2007 yılında kira karşılığında ÇEKÜL Vakfı ile birlikte kullanılmak üzere resmen Tarihi Kentler Birliği’ne devredildi. Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı 2007 yılından bu yana, yalının titizlikle korunması görevini de üstlenerek, selâmlığın arkasındaki Bendegân binasında hizmet vermektedir.
Tarihçe
Bizanslılar döneminde geniş ve sık servi ormanlarıyla kaplı olduğu için “servili orman” anlamında Kyparades adıyla bilinen bugünkü Emirgan semti, 16. yüzyılda Sadrazam Sokullu Mehmet Paşanın nişancılarından Feridun Beye verilmiştir. Feridun Bey Bahçesi daha sonra, IV. Murat’ın 1635 Revan seferi sırasında Revan Kalesini çarpışmadan Osmanlılara teslim eden ve sultan tarafından vezirlikle ödüllendirilerek İstanbul’a getirilen kale muhafızı Emirgüneoğlu Tahmasb Kulu Han’a bağışlanmıştır. Emirgüneoğlu’na atfen Emirgan adını alan bölgede divanhane olarak kullanılmak üzere inşa edilen sahilhane, sonraki dönemde devlet erkânının kullanımına verilmiştir. 1778 yılında I. Abdülhamit’in emri üzerine Emirgan mahallesi iskâna açılmış, Sultan tarafından yaptırılan cami, hamam, çeşme, muvakkithane ve dükkânların ardından ilk yalılar inşa edilmeye başlanmıştır.
Bugün Şerifler Yalısı olarak bildiğimiz yapının ilk temeli de o dönemde atıldı. Bostancıbaşı Defterleri’ne göre Hazine-i Hümayun Başyazıcısı Fevzi Beyzade Mehmet Bey’e ait olduğu anlaşılan yalının, 1782-1785 yılları dolaylarında inşa edilmiş olacağı tahmin ediliyor. 1850-60 senelerinde tamamen değiştirilen veya yeniden inşa edilen bina, 19. yüzyılda bir dönem Osmanlı Meclisi’nde Hicaz temsilcisi olan Mekke Şerifi Abdiilah Paşa (1845-1908) tarafından satın alındı ve “Şerifler Yalısı” olarak tanındı. Paşanın ölümünden sonra önce bir işadamına satılan yapı, 1971 yılında da T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından satın alınarak Türk İslam Eserleri Müzesi’ne bağlandı. 1980’lere kadar onarıldı ve müze haline getirildi. 2001 yılında yalıdaki eserler güvenlik gerekçesiyle Topkapı Sarayı ve Türk-İslam Eserleri Müzesi’ne taşındı. 2007 yılından itibaren de yalının arkasındaki yapı Tarihi Kentler Birliği’nin merkezi olarak kullanılmaya başladı.
Yapının özellikleri
1940’larda harem dairesinin yıkılmasının ardından Şerifler Yalısı’ndan artakalan selâmlık, 20. yüzyıl başında Mekke Şerifi Abdiilah Paşa tarafından batı yönüne eklenmiş olan İftariye Salonu ile birlikte 350 metrekarelik bir alan üzerinde yer almaktadır. Ayrıca arka bahçesinde, yine Paşa tarafından hizmetkârların kullanımı için eklenen ve 1972 restorasyonunda yeniden düzenlenmiş olan Bendegân binası bulunmaktadır. Köşkün bulunduğu bahçenin zemini rıhtımdan 3 metre kadar yüksektedir. Ortadaki cumba, eskiden ahşap furuşlar üzerinde doğrudan sahile oturan kaide duvarından denize taşmaktaydı. Sahil yolu önünden geçirilmeden önce, alt tarafı kayıkhane, üstü ise tek katlı yapıydı.
Divanhane, ekseni üzerinde bulunan mermer döşeli fıskiyeli orta salonu ve üç şahnişini ile tipik bir yapıya sahiptir. Üç yönden manzaraya açılan köşk bu niteliğiyle Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ve Tersane Bahçesindeki Aynalıkavak Sarayı’nın Hasbahçe Kasrı’nda görülen plan özellikleri taşır. Köşkün arka tarafına uzun bir sofa boyunca sonradan yapılan ekler bu bölümün karakterini bozmuştur.
Selâmlık dairesine mermer döşeli ve bol ışıklı bir koridorla girilir. Koridorun sağında, harem dairesine geçen ve ahşap direkler üzerine kurulmuş üstü örtülü asma bir köprü-koridor bulunmaktaydı. Giriş sofasının sol tarafında mermer bir çeşme, yanında ayakyolu ve küçük bir servis odası, sağında da yemek odası vardır. Sofa, denize bakan büyük bir fıskiyeli salona açılmaktadır. Bu fıskiyeli salon, mermer döşeli bir orta mekân etrafında üç geniş şahnişinden oluşmuştur. Orta mekânda yekpare mermerden bir fıskiye bulunmaktadır. Fıskiyenin üstüne rastlayan tavan tezyinatının ortasından, bugün yerinde bulunmayan, renkli camlardan yapılmış sarmaşık ve güllerden Venedik işi bir çiçekli avize sarkmakta idi. Yan bahçede, yemek odasıyla fıskiyeli salonun sağa düşen şahnişini arasında da, pencerelerle bir hizada bir mermer havuz vardır.
Fıskiyeli salonun soluna düşen bir kapıdan ocaklı oda ya da başodaya geçilir. Tavan ve duvarlardaki oyma tahta tezyinatı dikkat çekicidir ve 18. yüzyıl ortalarına doğru gelişen Osmanlı-Barok üslubunun en güzel örneklerindendir. Kapının iç tarafı nakışlı bir yüklük kapağı şeklinde yapılmış olup kapandığında kapı kaybolur, ortada bir şömine ile iki yanında nakışlı iki yüklük bulunan yekpare bir duvar ortaya çıkar.
Yalının önünden geçirilen yol nedeniyle denizle bağlantısı kesilen ve uzun bir tonozla örtülü olan kayıkhane ise, tuğla işçiliği ile geçmişteki işlevini tümüyle yansıtır niteliktedir.
1972 yılında yeniden elden geçirilmiş olan arka bahçedeki Bendegân binasına, iki taraflı basamaklarla girilir. Ortasında fıskiyeli küçük bir havuz bulunan mermer döşeli giriş sofasının iki yanında ikişer oda, üst katta yine geniş bir sofa üzerinde dört oda, yukarıda da bir çatı katı bulunmaktadır.
Türkiye'deki Müzeler
- 23 Temmuz Kongre Müzesi
- 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi
- A.Ü. Cumhuriyet Tarihi Müzesi
- Adam Mickeiexic Müzesi
- Adana - Atatürk ve Kültür Müzesi
- Adana Arkeoloji Müzesi
- Adana Etnografya Müzesi
- Adıyaman Müzesi
- Afrodisias Müzesi
- Afyon Arkeoloji Müzesi
- Afyon Bolvadin Müzesi
- Afyon Zafer Müzesi
- Ahlat Müzesi
- Aksaray Müzesi
- Alacahöyük Müze ve Örenyeri
- Alagöz Karargah Müzesi
- Alanya Arkeoloji Müzesi
- Alanya Atatürk Evi Müzesi
- Alanya Müzesi
- Amasra Müzesi
- Amasya Alpaslan Belediyesi Müzes
- Anadolu Hisarı
- Anamur Müzesi
- Anamur Müzesi
- Ankara 75.Yıl Cumhuriyet Eğitim Müzesi
- Ankara A.O.Ç.Atatürk Evi Müzesi
- Ankara Beypazarı Tarih ve Kültür Müzesi
- Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi
- Ankara Eğit-Der Eğitim Müzesi
- Ankara Etnografya Müzesi