İSTANBUL'UN KIYMETİ VE FETHİN EHEMMİYETİ

İstanbul ki tarihte birçok devlete, imparatorluğa pâyitahtlık etmiş ve bu hususiyeti ona pekçok kültürün bir araya gelip sergilendiği bir kültürler meşheri, bir ortak medeniyetler havzası olma pâyesini kazandırmıştır.

Ayrıca coğrâfî vaziyeti itibariyle de İstanbul, her zaman ehemmiyetini muhâfaza etmiştir. Bütün bu hususiyetlerinden dolayıdır ki İstanbul, tarihte pek çok hükümdar ve kralın gözdesi olmuş; ele geçirmek için her türlü yol denenmiştir. Çünkü böyle bir şehre hâkim olmak, hem kıtaların kesiştiği bölgeye, hem de asırlardır burada biriken bir kültürel zenginliğin getireceği avantajlara hâkim kılacağından krallar bu gücü ele geçirmek istemişlerdir.

Bu açılardan ve bilhassa Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz'in, İstanbul'un mutlaka fethedileceğini ve onu fetheden kumandanın ne güzel bir kumandan, fetheden askerin ne güzel asker olduğu müjdesini vermesi açısından bakınca, İstanbul'un fethinin Osmanlı fütuhâtı boyunca en kıymetli, en mühim fetih olduğu gayet rahatlıkla fark edilecektir. Bu sebepledir ki, İstanbul'un fethini diğer fetih ve zaferlerle karıştırmadan tek başına ele alıp, hususi şartları içerisinde değerlendirmenin zarûri olduğu kanaatindeyiz. Yoksa bir baştan bir başa koca Avrupa, Hz. Fâtih tarafından bir çırpıda fethedilseydi bile, devletin kalbinde bir paslı hançer, bir habis ur gibi duran "Konstantinopolis!" fethedilmeden ne Sultan II. Mehmed Hân "Fâtih" olabilirdi, ne de diğer fetihlerin İstanbul'un fethi karşısında bir değeri olurdu. Sultan Fâtih (k.s.), bu durumu bizzat kendisi şöyle dile getirmiştir:

"Şimdi bize düşen vazife, atalarımıza hayırlı halef olduğumuzu meydana koyarak ruhlarını şâd etmektir. Hepiniz biliyorsunuz ki, İstanbul, memleketimizin ortasında eşsiz bir beldedir. Uzun müddet bizlerle savaşarak zayıflamış ve nüfusu boşalmıştır. Bizans hükûmetinin bize verdiği zararları, çıkardığı zorlukları ve çevirdiği dolapları bilirsiniz. Dedem Bâyezid'e karşı Fransız, Cermen, Macar ve Ulah krallarını kışkırtmadı mı? Askerlerini Tuna'dan gemilerle geçirip devletimizi yıkmak, bizi Rumeli'den ve hatta Anadolu'dan çıkarmak istemedi mi? Daha dün babam hâkâna karşı yaptığı hîlelere devam etmekte ve fırsat kollamaktadır. Bu şehir fethedilmedikçe Bizans'ın fesâdı ve bize karşı çıkaracağı tehlikeler devam edecek; zira memleketimizi ortadan ikiye bölen bu şehir, Rumlar'ın elinde kaldıkça, devletimizin emniyeti tehlikede olacaktır." (Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, 10/212.)

Fâtih Sultan Mehmed Hân (k.s.) hazretleri, böylece, kendisine düşen vazifenin mutlak surette bu fethin tahakkukunu temin ederek cedlerinin ruhlarını şâd etmek olduğunu söylemektedir.
Aynı hakikati ifade etmeye çalışırken Ahmet Hamdi Tanpınar, "İstanbul fethinin, Malazgirt'ten başlayan bir hamleyi tamamladığı' hakikatidir, der ve şöyle ilâve eder: "Çünkü vatan, İstanbul'u fetihle bütünlüğünü kazanır. Aynen milletimizin tarihî vazifesine onu fetihle kavuştuğu gibi." (Yaşadığım Gibi, s. 172)
Fetihte, Hz. Fâtih (k.s.) 21 yaşında idi. Fetih için hususi olarak döktürülen toplar Edirne'den İstanbul'a üç ayda 50-60 öküz veya iki bin insanla çekilerek getirildi. Fetih cem'an 80 bin kişilik bir orduyla başladı. 6 Nisan 1453'te ilk muhâsara emri verildi. Muhâsaranın 12 günü surların bombardımanıyla geçirildi. 18 Nisanda ilk hücûm emri verildi. 21 Nisanı 22'ye bağlayan gece 70 kadar gemi Tophâne'den, Kasımpaşa sırtlarından yağlı kalaslar üzerinden Haliç'e indirildi.

Osmanlı donanması 12 çektiri, 80 çift güverteli kürekli, 55 küçük gemi olmak üzere 147 parçadan meydana geliyordu.

Ve nihâyet 29 Mayıs Salı günü 1453'te fetih, muhâsaranın 54. gününde tamamlandı. Hazret-i Fâtih, kumandanlarıyla birlikte Topkapı'dan büyük bir merâsimle şehre girerek, doğruca Ayasofya'ya gitti. Böylece; 1058 yılından beri Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun başşehri olan İstanbul, fetihten sonra 1923 yılına kadar Osmalı Devleti Aliyye'sine pâyitahlık yapmış ve Türk-İslâm tarihinin en mühim ve en büyük merkezi hâline gelmiştir.

İlk cuma namazı da 1 Haziran 1453'te Ayasofya'da kılınmıştır.

Fazilet Takvimi

Konular