Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Arkeoloji ve Etnografya seksiyonu olmak üzere, iki seksiyondan oluşmaktadır.

Arkeoloji Seksiyonu :
Sergileme Paleontolojik döneme ait fosillerle başlar. Bu bölümde Edirne ve yakın çevresinde bulunan 3. Zaman sonuna ait fil, gergedan ve at türünden hayvanların defans, çene kemiği, diş ve omurlarına ait parçalar vardır. Ayrıca günümüzden 30 milyonyıl önce Miyosen Döneme tarihlenen fosiller ile diğer deniz hayvanları ve bitki fosilleri de yer almaktadır.

Arkeolojik buluntular, Enez-Hocaçeşme Höyüğünde bulunan Orta Neolitik-İlk Kalkolitik döneme ait ( günümüzden 7300-7400 yıl önce ) taş, kemik ve pişmiş toprak buluntularla başlamaktadır.
Müzenin bahçesinde sergilenen Hacılar Dolmeni kazısında bulunan eserler, Lalapaşa Arpalık Dolmeni ve Taşlıcabayır Tümülüsü kurtarma kazılarında bulunan törensel kaplar; M.Ö. 1400-800 yılları arası Son Tunç-Demir Çağ başlarına ait kültürün belgeleri olarak sergilenmektedir.

Seksiyondaki eserlerin pek çoğu 1971-72 yıllarından beri devam eden Enez kazısı buluntularıdır. Klasik-Helenistik-Roma ve Bizans dönemlerine ait taş, bronz, pişmiş toprak ve cam eserler sergilenmektedir. Enez Nekropolünde bulunan Güzellik ve Aşk Tanrıçası Afrodite ait pişmiş toprak Kült Heykelcikleri dikkat çekicidir.

Mermer heykeller ve steller arasında bölgenin yerli halkı olan Trak’lara ait tanrılaştırılmış Trak Süvarisi tasvirli mezar stelleri, Müzede sergilenen yöresel eserlerdendir.
Kapıkule ve İpsala Sınır Kapıları’ndan yurtdışına kaçırılmaya çalışılırken yakalanan eserlerin çokluğu Müzenin özelliğidir ve Anadolu Medeniyetlerine ait eserlerin bir çok örneği müzemizde sergilenmektedir.

Bahçede sergilenen Dolmen ve Menhirler, Trakya’da çok sayıda örneği görülen eserlerdir.

DOLMEN: Dolmen kelimesi, Keltçe olup, “taş masa” anlamına gelmektedir.

Genel kanı, Trakya dolmenlerinin son Tunç Çağı bitimi ile İlk Demir Çağı başlarına tarihlendiği, ancak bunlardan bazılarının kullanımının M.Ö.8-7. Yüzyıla kadar sürdüğü şeklindedir. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve ekibinin yapmış olduğu yüzey araştırmaları sonucunda bölgede 1998 yılı itibarıyla 118 adet dolmen tespit edilerek dökümantasyonu yapılmıştır.

1. Hacılar Dolmeni: Türkiye Trakyası’nda ilk dolmen kazısı Edirne Müzesi Müdürlüğü tarafından 1983 yılında gerçekleştirilmiştir. Lalapaşa İlçesi’ne bağlı Hacılar sınır köyünde bulunan dolmen, yerel şist taşından yapılmıştır. Hacılar dolmeni birbirine geçitli iki odadan ibarettir. İkinci oda dikdörtgen, birinci ise kareye yakın bir plana sahiptir. Odaları ayıran bölümlerde, menfez veya donbaz denilen yarım daireye benzer geçitler bulunmaktadır. Birinci odanın bölmesi ve menfezinin yarısı kırıktır. Geçiş kulvarının sadece bir kanadı kalmıştır. Dolmenin çevresi iri taşlarla bir halka biçiminde çevrelenmiştir. Birinci odanın bulunduğu yerde yüzeyden 25-30 cm. derinlikte yer yer mezar eşyası olarak bırakılan seramik parçalarına rastlanılmıştır. Buluntular kuzey batı yönünde yoğunlaşmıştır ve ikinci odaya geçiş kısmının bulunduğu yerde, yüzeyden 50-60 cm. derinlikte, iki büyük tören kabı ve ağırşak insutu halde bulunmuştur. Ortaya çıkarılan kaplardan biri Troya VII b2 tabakasındakiler gibi, büyük yumrucuklu olmak üzere, Son Tunç Çağı-İlk Demir Çağı geçiş dönemine tarihlendirilmektedir.

MENHİR: Kelt dilinden gelme “menhir”; (men; taş – hir; uzun) anlamına gelmektedir. 10-12 m. yüksekliğinde dev taşlardır. Menhirlerin çoğunun mezar taşı olduğu tespit edilmiştir. Toprak sınırını belirtmek için de kullanılmış olmaları mümkündür. Menhirler çoğunlukla uzun sıralar veya bir daire şeklinde toplanır. En büyüklerinin yüksekliği 24metreyi ve ağırlığı 200 tonu bulur. Genel olarak yalnız duran menhirler, bazen bir çizgi üzerinde dizilmişlerdir. Daire şeklinde toplanmış olanların dini anıt veya kurban sunakları olabileceği düşünülmektedir. Cromlech adını alan bu dizilerin yönlerinin yıldızlara göre olması nedeniyle, güneş tapınağı olması da mümkündür. Menhirlerin yıldızlarla mevcut ve ispat edilmiş olan bu ilgisinden başka, bir tanrı ve çevresindeki topluluğu temsil ettikleri de ileri sürülmüştür.

Bahçede ayrıca, Roma dönemine ait Lahitler, Osmanlı Dönemine ait Mezar Taşları ile Yeniçeri Mezar Taşları sergilenmektedir. Sultan II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kapattığı ve tarihe Vakayi Hayriye olarak geçen büyük islahattan sonra İstanbul’da bulunan Yeniçeri mezarlıkları yıktırılmış ve mezartaşları parçalanmıştır. Sadece Edirne’de bulunan birkaç mezarlık bu yıkımdan kurtulabilmiştir. Bu nedenle Müzemizde sergilenen bu mezar taşları oldukça nadir ve kıymetlidir.
Bahçenin sağ tarafında, ortada M.S. 1.yy.’a ait Eroslu Mermer Sunak, bahçe duvarı boyunda Helenistik-Roma-Bizans dönemlerine ait sütun başlıkları, heykeller ve Osmanlı dönemine ait su kültürü ile ilgili Edirne’nin balıklı havuzları ve kuşlukları sergilenmektedir.

Etnografya Seksiyonu :
94 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik eden Edirne XVII. Yüzyılda dünyanın dördüncü büyük kenti olarak bilinmektedir. Sergilemede bu özgün kültürün yansımaları dikkat çekmektedir. Gelin ve sünnet odasında bulunan halılar, işlemeler, edirnekari yüklükler devrin sanat değeri yüksek değerli eserleridir.

Hamam Köşesi, Edirne Oturma Odası Köşesi, Edirne Evleri Keten Sıva Örnekleri, çeşitli işleme ve kıyafetler ile takılar, oyalar ve Topkapı Sarayı Müzesi tarafından hediye edilen tombak ibrikler, buhurdanlıklar, güllebdanlar dikkati çekmektedir.

Balkanlara has yöresel kıyafetler kentin etnografik kimliğine ışık tutacak niteliktedir. Hat sanatının değişik örnekleriyle temsil edildiği salonda ayrıca, Ulu Önder Atatürk’ün Edirne’ye yaptığı seyahat sırasında kullandığı, battaniye ve üzerinde Balkan Savaşı’nın resmedildiği ipek mendil gibi bazı özel eşyaları da sergilenmektedir.

Edirnekâri; Edirnekâri ya da Edirne işi olarak bilinen bezeme, tahta üzerine boya ile yapılan süsleme işine verilen addır. Edirne işi; kullanılan boyaların bozulmaması, süslemede naturalist çiçek, yaprak, meyve motiflerinin kullanılması ile dikkati çeker. Kaynaklarda Edirne işi, 14.y.y.’dan, 19.y.y.’a kadar çekmece, sandık, kalemdan, kapı, tavan, dolap kapakları vb. üzerine uygulanan bir sanat dalı olarak tanımlanır. 17.y.y.’da erken dönem Edirnekâri süslemelerde motifler, çiçekler, daha çok tek başına basit buketler veya küçük stilize çiçeklerden oluşmuştur. 18.y.y.’da ise çeşitli çiçekler, buket halinde veya vazo içinde resmedilmiştir. 18.y.y. sonlarından başlayarak Edirnekâri süslemeler Türkiye genelinde yaygınlaşmış, klasik dönem özelliğini kaybetmiştir.