Adam Mickeiexic Müzesi

“Geçmişini unutan insanlar nasıl “hasta” kabul edilirse, Milletler için de durum aynıdır. Bir Millet ilerisini, geleceğini değerlendirmek için geçmişine yani tarihine bakmak zorundadır” düşüncesiyle müzeleri gezmeye başladım.

Adam Mickiewz kimdir, neden adına Türkiye’de, İstanbul’da müze açılmıştır merak ettim doğrusu.

2013 yılının ilk haftası arkadaşım ressam-fotoğraf sanatçısı Ülker Eroğlu Çelik ve oğlu Gökhan Çelik’le müzeyi ziyarete gittik. Kasımpaşa’nın sokaklarında fotoğraf makinalarımızla tarih kokan eski evleri belgeleyerek Serdar Ömer Cad. Tatlı Badem Sokaktaki Adam Mickiewz’in yaşadığı eve ulaştık. Daha önce Polonya’nın talihsiz Milli Şairi Adam Mickiewz’in 128 yıl önce yaşadığı 3 katlı evin 3. katından aşağıya doğru dolaşmaya başladık.

En üst katta Wavel Başlar’ı dizisinden A. Mickiewski’nin başı Xawery Dunikowski, 1955 sıraları bronz, Kılıçlar XIX y.y. yarasında kullanılmış ateşli ve kesici silahların örnekleri (pasaportları) Polonya Milleti’nin ve Polonya’lı seyyahların kitapları Paris 1832, Yağlı Boya tablo, Polonya’lı Seyyah-siyasal ve edebi dergi 1. bölüm Paris 1833.

Bir şiir dikkatimi çekti duvarda:
Artık bir daha hiç bir zaman ayrılmayacağız
Denizlerde birlikte yüzecek, yollarda birlikte yürüyeceğiz,
Karla kaplı zirvelerde Güneşin yansıttığı izlerini görürken
Alpler’den yankılanan sesini duyuyorum
Tereddüt içinde etrafıma bakınırken
Seni tekrar görmeyi ne kadar da çok arzuluyorum.
Splugen’in Alplerinde
Çeviren
H. İbrahim Şahin

Diğer katlara indikçe duvarlarda fotoğraflar, şiirler olduğunu gördük. En kaltta sembolik olarak y apılmış mezarını gördük ve yine alt katta polonya kurbağası heykeli vardı. Bunun anlamını görevliye sorduğumuzda “Hiç bir kurbağa Polonya’nın kurbağaları kadar güzel ses çıkaramıyor” dedi ve Polonya’dan ziyaretçilerin getirdiğini söyledi.

Öğrendik ki:

Polonya’nın talihsiz şairi .... Ezilmiş insanların davası için Avrupa’daki 25 yıllık hayatının sonunda, milli gayeler uğrunda, İstanbul’a geldi. Maksadı Rusya ile yapılmakta bulunan Kırım Savaşı’nda; Türk hizmetinde çalışan Polonya’lılarla ilişkileri arttırmak, onları güçlendirmekti. Yaptığı temaslar sırasında, şimdiki İstanbul’un Kurtuluş semtine düşen sırtlarda kurulan, çadırlardaki hastaları ziyaret etti. Oradan aldığı sanılan koleradan 1855 yılının yağmurlu bir gününde 26 Kasım’da oturduğu Tarlabaşı’ndaki evde sessiz öldü. Vatanları için dünyanın her köşesine dağılmış bulunan Polonya’lılarla milli şiirleriyle ışık ve güç veren şairin ölümü, dünya fikir alemini yıllarca etkiledi.

Adam Mickiewz’in İstanbul’a gelişi eğlenmek, dinlenmek amacıyla değildi. 1848 yılında Osmanlı Devletine sığınan Polonya’lılar’ın durumunu incelemek ve 1853 yılında başlayan Kırım Savaşı’nda onların Türkiye safında aldıkları yeri güçlendirmek gayesiyle Osmanlı Devleti’ne gelmişti. Çünkü Kırım Savaşı Polonya’lılar için bir fırsattı. Fransız’lar, İngiliz’ler, Sardunya’lılar, Ruslar’a karşı Türkler’i desteklemekteydiler. Bu ev Kırım Savaşında Polonya’lıların toplandıkları hareketli konuşmalar yaptıkları bir merkezdi. Adam Mickiewz ve arkadaşları bu evde kalırlar, yemeklerini kendileri pişirirlerdi. Polonya’lı göçmenler arasında 1830 yılındaki ayaklanma sonunda İstanbul’a gelen ve Polonozköy’ü kuran Adam Czortoryski, yazar T.T.Jez ile (Hanri) takma adıyla Sobozowski ve sonradan müslüman olan Adam Micholowski de vardı.

Şarinin evinde kalan yakın arkadaşlarından Sobozowski o günlerde gönüllü olarak Kırım Savaşına katılacaktı. İlk iş olarak bu savaşa katılanların giydikleri orjinal bir kalpakla, elbise satın aldı. Şair Mickiewz, anılarında, bu arkadaşının orjinal kalpağıyla pasaportundan başka hiç bir şeye vermediğini uzun uzun anlatır.

Polonya’lıların Tarlabaşı’nda o sıralarda yadırgadıkları tek şey yangındı. Çünkü İstanbul’da sık sık yangın oluyordu. Günün birinde kendi evlerine sinayet edeceği korkusuyla, bu savaş yolcusu arkadaşının uyurken kalpağıyla pasaportunu daima yastığının altına yerleştirdiğini, bir yangın çıktığında önce bunları kurtarmayı tasarladığını hikaye eder.

Şehrin kenarındaki bu karanlık oda şairin binbir güçlükle dolu hayatını simgelemektedir.

Müze Mickiew’in vefatının 100. yıldönümünde 1955 yılında açıldı. Müze Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğüne bağlıdır.

Tarihte yolculukta bir başka mekanda görüşmek dileğiyle....