Çırağan Sarayı

Comments

Çırağan Sarayı 17. yüzyılda Kazancıoğlu Bahçeleri olarak bilinirdi. Lale devri döneminde Beşiktaş ve Ortaköy kıyılarını süsleyen bu bahçeler İstanbul’un bir bahçe simgesi olmayı başarmıştı. Kazancıoğlu Bahçeleri dönemin Osmanlı Padişahı III. Ahmet tarafından Vezir-i Azam İbrahim Paşa’ya hediye edilmiştir.

Vezir-i Azam İbrahim Paşa, 1719 yılında Kazancıoğlu Bahçeleri’nde “Çırağan Şenlikleri” isimli şenlikler düzenlemeye başladı. Çünkü “Çırağan” farsçada “ışık” anlamına gelmekteydi. Bir zaman sonra artık Kazancıoğlu Bahçeleri “Çırağan” adı ile anılmaya başlamıştır.

Sultan II. Mahmut Çırağan’ı yeniden yapılandırmaya ve tamamiyle bir saray haline getirmeye başlamıştır. Öncelikle çevresinde okul ve camiyi yıktırıp, ahşap şeklinde gözüken sarayı 40 sütun ekleterek klasik bir saray görünümü vermiştir.

Sultan II. Mahmut’un inşa ettirdiği bu sarayı, 1857 yılında Sultan Aldülmecid yıktırmıştır. Sultan Abdülmecid tamamen batıda saray modellerini örnek olarak buraya yeni bir saray yaptırmayı planlamıştır. Ancak maddi sıkıntıların olması ve Sultan Abdülmecid’in 1861 yılındaki vefatı nedeniyle yapımına yeniden başlanan sarayın inşaatı yarım kalmıştır.

Sultan Abdülmecid’in 1861 yılındaki vefatının ardından yerine geçen kardeşi Sultan Abdülaziz, Çırağan’ı kardeşinin bir mirası sayarak yarım kalan inşaatı 1871 yılında tamamlatmıştır. Ancak sarayı kardeşinin istediği gibi batıyı örnek alarak değil, doğuyu örnek alarak inşaa ettirmiştir.

Çırağan Sarayı’nın yapımı 1871’de tamamlanmış olup, maliyeti 2,5 milyon altındır. Sarayın işlemeli olan kapılarının her birinin değeri ise 1000 altındır. Sultan Abdülhamit ise bu kapılara hayran kalan Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm II’ye kapıları armağan etmiştir. Çırağan Sarayı’nın 1000 altına mal olan işlemeli kapıları ise Berlin Müzesi’nde yer almaktadır.

Çırağan Sarayı 14 Kasım 1909’da parlamento binası olarak kullanılmaya başlanmış, 20 Ocak 1910’da çıkan yangında saray 5 saat içerisinde tamamen yanmıştır. Yangında bir çok tarihi, antika eserle birlikte II. Abdülhamit’e ait özel koleksiyonlar ile V. Murat’ın kütüphanesi tamamen kül olmuştur.

Daha sonra İstanbul Belediyesi’ne devredilen saray, 1987 yılında restore edilmeye başlanıp, 1990 yılında otel olarak hizmet vermeye başlamıştır.